Louvre'un Çalınan İkonu: Mona Lisa'nın Çalınma Serüveni
- Senem Yorulmaz
- 6 Tem
- 4 dakikada okunur

Sprey boyayla kızıla boyanmak, çay fincanı fırlatılmak, yüzeyine pasta sıvanması ya da çorba saçılması gibi vandallıklara maruz kaldı, fakat bu pek şaşırtıcı değil; çünkü değerine paha biçilemeyen bu eser, Louvre’un incisi, Rönesans’ın mimarlarından Leonardo’nun biricik La Gioconda’sı Mona Lisa ve O’na yapılan bir saldırı tüm dünyada aynı ölçüde ses getiriyor. Mona Lisa yıllık yaklaşık 9 Milyon ziyaretçi çeken, dünyanın en meşhur sanat eseri. Peki bu hep böyle miydi? Mona Lisa nasıl Mona Lisa oldu?

Şöhretten Bir Gün Önce
21 Ağustos 1911 sabahı, Paris hala pazartesi sabahının akşamdan kalmalığını yaşamakta ve Louvre henüz açılmamışken, geceyi müzede bir sanat malzemeleri deposunun içinde geçirmiş bir adam, ellerinde Vinci’li büyük ustanın, o kadar da meşhur olmayan bir yağlıboya portresi bir beze sarılı halde, sakince Louvre’dan ayrılır. Müze çalışanı kıyafetleriyle bu adam - Vincenzo Peruggia – Mona Lisa’yı çalmıştır. İki buçuk sene sonra ifadesinde "Uzun zamandır aklını kurcalayan bu düşünceyi sonunda eyleme döktüğünü, bunu kolaylıkla başardığını" anlatacaktır. Louvre'dan 400 yıllık bir rönesans eserinin bu kadar kolay kaçırılması belki de şimdi kurşun geçirmez bir cam arkasında, iklim kontrollü bir ortamda tutulmasını açıklıyordur. Günümüzde fiyatlandırılması veya satılması mümkün olmayan bu başyapıta gösterilen özen sizi yanıltmasın; çalındığı dönemde Mona Lisa bırakın Louvre’u, bulunduğu salonun bile en meşhur eseri olarak gösterilmiyordu. Belki de bu yüzden, Mona Lisa’nın çalındığının farkedilmesi 24 saatten fazla sürmüştü.

Duvardaki Boş Askılar
Mona Lisa’nın asılı olduğu dört askı artık boştu. Ertesi gün, salonun resmini yapmak için şövalesini kuran bir ressam, Louis Beroud, bu boşluğu fark etmişti fakat o dönemde eserlerin fotoğraflarının çekilmesi veya temizlenmeleri için zaman zaman yerlerinden alındıklarını ve fotoğraflar çekildikten sonra yerine geri konulduğunu biliyordu. Yine de Mona Lisa’nın yokluğunda istediği gibi çalışamadığını görünce fotoğrafçılara tabloyla işlerinin ne zaman biteceğini sordu. Aldığı cevap gerçeği ortaya çıkardı: resmin fotoğrafı çekilmiyordu ve Mona Lisa’nın nerede olduğunu kimse bilmiyordu.
Büyük Bir Skandal
Mona Lisa’nın koruyucu kutusunun merdivenlerde bulunması ile çalındığının kesinleşmesi üzerine Mona Lisa’nın görüntüsü, Leonardo’nun şaheserinin kayıp olduğu haberiyle birlikte dünyaya yayıldı. New York Times, olayı “60 Dedektif çalınan Mona Lisa’yı arıyor, Fransız Halkı öfkeli” başlığıyla duyurdu. Medya hikayeyi hızla yayıyordu, müzenin kapalı kaldığı bir haftadan sonra ise insanlar Mona Lisa’dan kalan boşluğa ve boş askılara hayretle bakmak için Louvre’a akın ettiler. Böylelikle Mona Lisa bir gecede dünya çapında devasa bir üne sahip oldu; adeta efsaneleşmişti.
Her ne sebeple çalınmış olursa olsun, çalınması adını dünyaya duyurmasına yardımcı olmuş olsa da, Mona Lisa Leonardo'nun hayatı boyunca merak ettiği, keşfettiği, üzerinde çalıştığı teknik ve yöntemleri sanatına bir nakış gibi işlediği ve bizlerin de araştırması, keşfetmesi ve aklımızda merak tohumlarının yeşillenmesi için insanlığa armağan etmiş olduğu, sırlarla dolu muhteşem bir eserdi (Mona Lisa ve diğer bir çok çalışmasının detaylı analizini içeren, Walter Isaacson'ın Leonardo da Vinci biyografisini şiddetle tavsiye ederim). Çalınma olayı Fransız otoriteleri için her ne kadar skandal niteliği taşısa da, eser hakkında detaylı analizler ve çalışmalar yapılmasına hizmet etme fonksiyonundan dolayı bu çalınma (ve elbette sapasağlam bulunma) olayı bir anlamda kutlanacak bir olaydır.

Mona Lisa'yı Kim Çaldı?
Herkes şüpheliydi; Pablo Picasso bile. Arkadaşı şair Guillaume Apollinaire -önceki “Louvre’u yakın” söyleminden dolayı olsa gerek- yetkililer tarafından Mona Lisa’nın çalınmasında şüpheli bulunup hapse atıldığında adını vererek şüpheleri kendisine yöneltmiş ve sorgulanmasına sebep olmuştu. Her ikisi hakkındaki suçlamalar da bir temele dayanmadığı için düştü. Müze çalışanı Vincenzo Peruggia iki kez sorgulandı, evi arandı, fakat suçlu bulunmadı. Polis alarmdaydı; arabalar, yayalar oluşturulan kontrol noktalarında aranıyordu fakat sonuç alınamadı; Mona Lisa iki seneden fazla – 28 ay – kayıp kaldı. Tabloyu Louvre’da sergilenirken koruyan kutunun yapımında görev yapan İtalyan Vincenzo Peruggia’nın aynı zamanda tabloyu çalıp Paris’teki evinde gizli bir bölmeye sahip eski bir sandıkta saklayan kişi olması ironik gibi gelse de motivasyonu belliydi: İtalya’ya ait olan bu hazinenin, olması gerektiği gibi evi İtalya’ya kazandırılmasını istiyordu. En azından 28 ay sonra suçüstü yakalandığında itirafı böyle olmuştu. Peruggia’nın sevdiği kadın ölünce, ona çok benzediği için Mona Lisa’yı çaldığını söyleyenler de vardı. Fakat “The Thefts of Mona Lisa” kitabının yazarı Noah Charney’e göre bu hırsızlığın sebebi tamamen “duygusal”. Charney, “Peruggia'nın para kazanmaya çalıştığına dair bol miktarda kanıt var. Bu, Peruggia'nın ebeveynlerine, Alfredo Geri'ye, memleketindeki bir politikacıya ve Roma'daki başka bir sanat simsarına yazdığı mektuplardaki kendi sözlerinden geliyor," diyor. Peruggia tabloyu 1913 yılı aralık ayında Floransa’da Alfredo Geri’ye teklif ederken 500.000 İtalyan Lire’si (yaklaşık 650.000$) talep etmiş, sanat simsarının durumu Uffizi yetkililerine haber vermesi üzerine, Floransa'da kaldığı otelde yakalanmıştı.

Mona Lisa'nın Evi Neresi?
Mona Lisa hakkında kitaplar yazılan, filmlere konu olan, gülümemesi ikonikleşen, sırlarıyla dünyayı peşinden sürükleyen bir kadını gösteren bir başyapıt haline geldi ve bir süre İtalya’da sergilendikten sonra bir yıldız gibi günümüze kadar parlayacağı Louvre’a iade edildi. Peruggia ise 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. İtalya'da bir halk kahramanı olarak kabul edildi; Napolyon bir İtalyan değerini çalarak ya da zorla elde ederek alıkoymuştu ve vatansever Peruggia onu ait olduğu yere getirmişti. Yargılanırken de bunu savunmaya devam etti; "Tekrar ediyorum ki resmi uzun zamandır aklımda olan İtalya'ya dönme fikriyle aldım...Ekleyecek bir şeyim yoktur." Ancak işin aslı farklıydı: 1503 yılında Floransa'da çalışmaya başladığı resmi Fransa'ya getiren Leonardo da Vinci'nin kendisiydi. Öldüğünde resim hala yaşamının son yıllarını geçirdiği Fransa'daki atölyesindeydi ve tüm resimlerini öğrencisi ve asistanı olan Francesco Melzi'ye bırakmıştı. Melzi ise eseri Fransız kralına sattı. Napolyon'un İtalya'dan yağmaladığı eserler olduğu doğruydu, fakat Mona Lisa onlardan biri değildi, o zaten uzun yıllardır Fransa'daydı.

Mona Lisa Paris Louvre'da kendine ait özel yönlendirmelerle ulaşabileceğiniz salonda, önünde mütemadiyen fotoğrafını çekmeye çalışan bir kalabalık ile zamana meydan okumaya devam ediyor (aynı zamanda hırsızlığa, pastalara ve çorbalara da). Peki gerçekten ait olduğu yer neresi? Yaratıcısının doğduğu, hayatının büyük kısmını geçirdiği, bilgi birikimini edindiği ve teknik anlamda kendini mükemmelleştirdiği yer olan İtalya mı, hayatının son yıllarında yaşadığı, birikimini kendine ait atölyesinde eseri kusursuzlaştırmaya adadığı ve kendine yakışır bir son ile, hakettiği gibi, bir soylu gibi zarif şekilde hayata veda ettiği Fransa mı? Bana kalırsa o evrensel bir dehanın sınır tanımayan bir eseri ve onu tanımak için bulunduğu konum bizi durdurmamalı; zira Leonardo'nun dopdolu hayatından, 500 yıl öncesinden bize bıraktığı, keşfedilecek çok fazla şey var.
Senem Yorulmaz
6 Temmuz 2025, Pazar



kalemine sağlık keyifle okudım ❤️çabuk bitmesine üzüldüm ,kitap olsa okurdum o derece🥹