Rönesans'ın Işığı ve Gölgesi: Sanatın ve Rekabetin Yeniden Doğuşu
- Senem Yorulmaz
- 19 Eki
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 20 Eki

Rönesans'ı nasıl bilirsiniz? Sanatın, bilimin, insanın yüceltildiği, Avrupa'nın aydınlanmasının doğduğu, çağ açan bir dönemi tarif ederken aklınıza gelen imgeler nelerdir? Belki Leonardo da Vinci'nin makineleri, Boticelli'nin dev tuvalleri, Michelangelo'nun freskleri, yağlıboyanın yükselişi ve sanatçıların zanaatkar olmaktan çıkıp bağımsız, yetenekli bireyler olarak görülmeye başlamasıyla heyecan dolu bir dönem aklınıza geliyordur; ki bunların hepsi tam da rönesansı anlatan imgeler; fakat dahası da var. Rönesans sanattaki büyük aydınlanmanın yanında rekabetin, savaşların, entrikanın kol gezdiği fırtınalı bir dönemdi; bu yazımda Rönesans'ın parlak yüzünün altındaki bu entrikalardan ve gelmiş geçmiş en büyük sanatçı rekabetinden bahsetmeye çalışacağım.

Sanatın Yeniden Doğuşu
Rönesans dönemine dek sanatçılar genellikle kilise için çalışır ve dini konuları anlatan resimler üretirlerdi. Sanat din için üretilir, kilise süslemeleri ve duvar resimlerinde kutsal kitap metinlerinden hikayeler, melekler, aziz ve azizeler konu alınırdı. Ressamlar kişisel ifade üreten birer sanatçı olmaktan ziyade benzer resimleri üreten birer zanaatkar olarak çalışmaktaydı. Prof. Dr. Nilüfer Öndin'in "Rönesans Düşüncesi ve Resim Sanatı" kitabında yazdığı gibi; ortaçağda "sanatçıya seçim hakkı tanınmaz, sanatçının özgün üslubunu yansıtmayan, değişmeyen kurallara bağlı katı bir biçim anlayışı resim sanatına egemen"di. Ondördüncü yüzyılda yalnızca kişisel duyum ve deneyimlerin gerçek olduğunu savunan nominalizm anlayışının yayılması ile kilise inanışı kökten sarsıldı. Yine Prof. Öndin'e göre "Gerçeğin kaynağı artık kitaplarda değil iç ve dış deneydedir. Deney bilginin temeli olunca kişiler doğayı ve insanı gözlemlemeye başlar ve böylece Rönesans'ın ilk tohumları atılır." Orta Çağ'da iki boyutlu, çizgiler ve bu çizgilerle oluşturulan sınırların içini dolduran renkler şeklinde ele alınan resim, Rönesans'ta insanın gözüyle gördüğü dünyanın bir kesiti olarak ele alınıyordu. Bu, perspektifin keşfedilip uygulanmaya başlaması ve derinliğe sahip resimlerin yapılmasıyla gerçekleşti. Aynı zamanda ışık ve gölge de resimde hacim yaratma işlevi görüyordu.
Rönesans ile birlikte güzellikleri yeniden yaratma ve izlemenin Tanrı'nın güzelliğini algılama ve yüceltme olarak görüldüğü bir dönem başlamıştı. (Davut ile Golyat'ın hikayesini anlattığım yazımda Michelangelo'nun Davut heykelinden bahsederken bu konuya değinmiştim, onu da okuyabilirsiniz.) Bu sebeple ideal güzellik arayışı ön plana çıktı. Orta Çağ'daki gotik mimaride kullanılan, sivri oklar gibi işaret ettiği gökyüzüne yükselen sert yapılar yerini orantılı ve ölçülü daha yumuşak hatlara sahip, yeryüzüne oturan, boy ve genişliğin dengelendiği yapılara bıraktı.
Fransızcadaki "re-naissance" kelimesinin karşılığı olan bu büyük yeniden doğuş; sanat, mimari ve yaşayış şeklindeki büyük farklılaşmalar ile kendini gösteren, insanın dünyaya bakış açısının kökten değişime uğradığı bir dönemdi. Bu elbette sanatçıların yeniden doğuşuyla mümkün olmuştu.

Sanatçıların Yeniden Doğuşu
Orta Çağ geride kalırken özellikle Medici ailesinin Muhteşem Lorenzo'su Lorenzo de' Medici'nin sanata olan merakı sayesinde sanat sanatçıların adıyla anılmaya, önem kazanmaya, kıymetli hale gelmeye başladı. Rönesans'ın annesi Floransa müthiş sanat eserleri ve mimari eserlerle buluşmaya başladığı altın çağına girdi ve bu yeniden doğuş tüm Avrupa'yı etkisi altına alan bir rüzgar haline geldi.
Medici ailesi - ya da Medici Hanedanı - Floransa'nın en güçlü ailesiydi. Bankacılığın yanı sıra ticaret yaparak güçlenen aile zamanla siyaset ve finans ile Floransa'nın yasal olmayan hükümdarları haline geldiler. Medici Bankası Avrupa'nın en güçlü finans kurumu idi. Yaklaşık 300 yıl süren hanedanlığın en güçlü zamanları rönesans'ın yaşandığı 1400lü yıllardı ve bu dönemde Cosimo ve Lorenzo de' Medici sanatçıların hamisi olarak Leonardo da Vinci, Brunelleschi, Donatello, Botticelli ve Michelangelo gibi tarihin en iyi sanatçılarının bir araya geldiği altın dönemi desteklediler ve finanse ettiler. Sanat hem bir güç gösterisi olarak prestij yaratmada hem de kattığı güzellikle Floransa'nın saraylarında, meydanlarında, kiliselerinde Medici dokunuşunu hissettirmede kullanılıyordu.
Elbette bu kadar kuvvetli bir akımın etkileri sadece tek bir şehirde yaşanmıyordu. Floransa'da Medici ailesi hüküm sürerken Milano'da Sforza'lar, Ferrara'da Este'ler, Roma'da ise Borgia yani Papalık güçlü konumdaydı ve bu ailelerin arasında güç mücadeleleri verilmekteydi. Aileler ise sanatçı himayesiyle prestij savaşı veriyorlar, sanatı zarif bir maske olarak kullanıyorlardı. Sonuçta, dönemin en güçlü ailelerinin desteğini alan sanatçılar kazanılan bu yepyeni sanatsal özgürlük ve keşif alanının sunduğu sonsuz ihtimaller içinde, sınırların silinmeye başladığı bu zamanda, açılan bu yeni ufka doğru, beyaz tuvallerin ve devasa mermerlerin üzerinde başyapıtlar yaratmaya başladılar. Ancak sanatçılar himayeleri altına girecekleri aileyi akıllıca seçmelilerdi çünkü bu seçim aynı zamanda taraf tutmak anlamına geliyordu. Hangi tarafı seçerlerse o tarafı temsil ediyor, o ailenin sesi oluyor ve himayesi altına girdikleri aileye bir nevi boyun eğiyorlardı. Güçlü bir aile tarafından desteklenmeden varlık sürdürmeleri oldukça zorken sanatçılar özgürlükleri ile tuvalleri arasında bir seçim yapmak zorunda kalıyordu.

Leonardo vs. Michelangelo: Bir Salonda İki Dev
Leonardo da Vinci ile Michelangelo Buanorotti gibi iki büyük sanatçının aynı dönemde, aynı şehirde yaşamaları ve bu dönemin sanatın geçirdiği en büyük dönüşümlerden olan rönesans dönemine denk gelmesi rekabet ve çekişme demekti. Bir tarafta dünyanın en meraklı, mükemmeliyetçi, bilgiye aç ressamı Leonardo, diğer tarafta müthiş yetenekli heykeltraş Michelangelo. Elbette sahip oldukları sıfatlar bunlarla sınırlı değil, ancak kendilerini en nihayetinde bu sıfatlarla tanımladılar. Leonardo resmin en üstün sanat dalı olduğunu savunan, sırf daha başarılı resimler yapabilmek, daha gerçekçi figürler resmedebilmek için insan vücudunun doğasını keşfetmeye çalışarak anatomi çalışmaları yapan bir ressamdı. Bu anatomi çalışmaları arasında kasların hareketlerini en doğru şekilde resmedebilmek için hangi sinirin hangi kası nasıl hareket ettirdiğinin keşfedilmesi de vardı ve Leonardo bu keşif için kadavraları keserek yüzlerce eskiz yapmıştı. Bu seviyede mükemmelliyetçi olması malesef bazı olumsuz yanları da beraberinde getiriyordu: Leonardo da Vinci aralarında heykel ve resim çalışmaları da bulunan bir çok işini yarım bırakmıştı. Michelangelo ise 24 yaşında Pieta gibi bir başyapıta imza atabilecek yetenekte bir heykeltraştı ve yaşarken ünlenip biyografisi yazılan ilk sanatçıydı; kendisinden 20 yaş kadar büyük Leonardo dahil diğer sanatçıları küçümseyen, onlarla kavga eden ve hatta bu kavgalardan birinde hakaret ettiği bir diğer ressam tarafından burnu kırılan bir kibir abidesi. Bu iki sanatçı, işlerini genelde yarım bırakan Leonardo'ya bir itici güç, Michelangelo'ya ise elinden geleni ardına koymayacağı bir üstünlük ispat etme fırsatı olarak, Palazzo della Signoria'daki aynı Meclis Salonu'nun iki farklı duvarına Floransa'nın zafer kazandığı iki farklı savaştan birer sahne resmetmeleri görevi verilerek bir araya getirildi. Birbirleri ile girecekleri rekabet sanat tarihinin en heyecan verici olaylarından biriydi. Bir duvarda 51 yaşında, hayatını sanat, tefekkür ve bilime adamış, şık kıyafetleri ve doğal sempatikliğiyle, her şeyiyle bir rönesans insanı olan Leonardo, diğerinde 29 yaşında çoktan başyapıtlar üretmiş, Lorenzo Medici'nin ölmeden önce bir aile üyesi gibi davranıp sahiplendiği, rönesans'ın en kusursuz heykel eserlerini yaratan Michelangelo...

Leonardo her zamanki gibi, çalışmaya başlamadan önce savaşın hikayesini detaylıca öğrendi, yapacağı resmi yüzlerce eskiz çizerek detaylıca planladı, savaş sahnesini adeta içine girmişçesine yaşayarak atların havaya kaldırdığı toz bulutlarını nasıl resmedeceğine kadar notlar aldı. Savaşta ölen veya can çekişen askerlerin kanlarının düştükleri yerdeki çamurla karıştıklarında aldıkları hali bile nasıl resmedeceğini planladı. Yaptığı her işin hakkını vermek istiyordu. Sahnenin gerçekliğini sağlamak için çalıştığı bu ön hazırlık süreci onu o kadar uzun süre oyalıyordu ki, Michelangelo karşı duvarı boyamak için sipariş almasaydı, resmin kendisi üzerinde çalışmaya hiç başlamayabilirdi bile. Michelangelo ise savaşa ait nispeten daha sıradan bir sahneyi, bir çok çıplak erkek figürün bulunduğu bir sahne olarak resmetmek istedi. Resim tekniği bir ressamdan ziyade bir heykeltraş gibiydi; Leonardo'nun tutkuyla bağlı olduğu, yumuşatılmış kenarlar ve soluklaşan sınırlar kullandığı sfumato tekniğinin aksine sınırları belli, iki boyutlu gibi görünen figürler yapıyordu. Bir salonun karşılıklı iki duvarında gelmiş geçmiş en önemli sanat eserlerinden ikisi, karşılıklı duruyor. Fikri bile muhteşemken, gerçekleşebilse ne kadar heyecan verici olurdu hayal edemiyorum... Ne var ki iki sanatçı da aldıkları bu siparişi bitirmedi. Michelangelo başka bir sipariş için Roma'ya gitti, Leonardo ise kalıcı bir eser yaratmak için denediği yağ bazlı yeni boya karışımını tutturmakta sıkıntı yaşıyordu. Her ikisi de esere tekrar geri döndüler ama sonuçta bu iki resim bitirilemedi, yarım kalarak tarihe karıştılar. Resimleri yalnızca geriye kalan eskizleri ve notlarından tanıyor ve ancak hayalimizde tamamlayabiliyoruz.
Bu ikonik rekabetten bahsetmişken, büyük bir Leonardo da Vinci hayranı olarak Walter Isaacson'ın Leonardo da Vinci biyografisini şiddetle tavsiye etmek isterim; insanlığa bir armağan olarak gördüğüm ve bir örnek olarak geldiğini düşündüğüm bu dehayı her yönüyle anlatan, müthiş bir başucu kitabı... Altını çizdiğim yerlere defalarca kez dönüp tekrar tekrar okuyorum ve her seferinde Leonardo'yu daha çok seviyorum.
Elbette çok ama çok zeki, iyi giyinmekten zevk alan, görgülü, zarafeti, kibarlığı, cana yakınlığı, sanata olan aşkı ile sadece yetenekli değil aynı zamanda bu yeteneğini egosuna kurban etmeyen sempatik kişiliğiyle Leonardo ve kibirli, ketum ve agresif, melankoliden haz duyan Michelangelo arasındaki bu çekişmede tarafımız belli.
Senem
19 Ekim 2025, Pazar



Yorumlar