Resimde Doğu İmgesi: Gérome Resimleriyle Oryantalizm
- Senem Yorulmaz
- 31 Ağu
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 13 Eki

Oryantalizm Kavramı Hakkında
Türkçe'de "Doğu Bilimi" olarak kullanılan Oryantalizm, hem isim hem kavram olarak tartışmalıdır. En başta Doğu, Batı, Uzak Doğu benzeri adlandırmaların koloniyal bir dilin ürünleri olduğunu savunan tarihçilerin argümanlarını göz önüne alırsak, "Doğu Bilimi" ifadesi kendini merkez kabul eden sömürgeci ülkelerin "doğu" kabul ettikleri ülkeleri tektipleştirdiği anlamına gelir, ancak tartışma konusu bu adlandırmadan ibaret değildir. Oryantalizm konu edindiği ülke ve milletleri kalıplaştırdığı için eleştirildi. Kültür araştırmaları alanında çok önemli bir yere sahip "Oryantalizm" kitabının yazarı Edward Said'e göre, Oryantalizmin problemlerinden biri olan "Tarihin dışında kalan (gelişmeyen), hareketsiz ve ebedi bir Doğu imajı oluşturması", aynı zamanda Avrupa için ideal bir "öteki" oluşturmak anlamına gelmekteydi.
Ressamların bu kültürel-politik ortamda kurdukları görsel dil de bu doğrultuda gelişti ve Doğu hakkındaki hikayelerle beslendi. Oryantalist resmin başlıca özellikleri de tekrarlayan tipik temalar olarak egzotik mekanlar, özgün mimari, "batılı" izleyicinin asla girip göremeyeceği harem/mahrem alanlar, yılan terbiyecileri gibi seyirlik manzaraların kullanıldığı günlük hayat sahneleri, güneşli iklim ışığı ve sıcak tonlar, dokular ve kumaşların yoğun kullanımı gibi merak ve hayranlık uyandıran unsurlardı.
Doğu hakkında oluşturulan stereotip (basmakalıp düşünceler), 19.yy'dan sonra her bilgi parçasıyla desteklenen, çarpıtılan, "cahilce" çizilen bir imaja dönüştürülmeye başladı, öyle ki Hareme erişimi olmayan Batılı erkek ressamlar hayal güçlerini kullanarak gizemli doğu kadınını açıkça erotikleştirdikleri resimler de yaptılar.

Üstteki resim Eugene Delacroix'ya ait, kendisinden sonra gelen Gauguin, Picasso, Van Gogh gibi ressamlara ilham olmuş, Cezayirli Kadınlar adlı, Oryantalizmin ilk ve en meşhur eserlerinden biridir.
Oryantalist Resmin Ustası: Jean-Léon Gérôme
Fransız akademik resmin ve Oryantalizmin en önemli temsilcilerinden biri olan Jean-Léon Gérôme, fotografik denebilecek kadar detaylı resimler yaptı. Kusursuz resimlerindeki ayrıntıların zenginliği, renklerin ve ışığın ustalıklı kullanımı ile atmosfer yaratma gücüne her zaman hayranlık duymuşumdur. Resimlerine geçmeden ressamı biraz tanıtmak isterim. 1824-1904 yılları arası yaşamış olan Fransız sanatçı akademik resmin ustalarındandı ve oryantalizm denince de akıllara gelen ilk ressamlardandır. Osman Hamdi Bey, Şeker Ahmet Paşa gibi bir çok ünlü ressama öğretmenlik yapmıştır. Kariyerindeki ilk önemli çıkışı Neo-Grek tarzdaki "Horoz Dövüşü" eserinin Paris Salonunda üçüncü sınıf madalya kazanması ve buna vesile olan etkili Fransız eleştirmen Theophile Gautier sayesinde olmuştur. Neo-Grek tarz, Antik Yunan ve Roma sanatı ve anlatılarının idealize edilmiş formlar ile canlandırıldığı, mitolojik sahnelerin aydınlanma fikrini desteklemekte kullanıldığı Neo-klasisizm akımına ait bir tarzdı. Bu eser, bu tarzın ilk ve en tipik örneklerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Ressam 1853'te İstanbul'u ziyaret edip, 1856'da ise Mısır'dan başlayan, Kahire, Feyyum, Abu Simbel, Sina Yarımadası, Kudüs ve Şam'ı kapsayan yakın doğu turuna çıktığında bu yerlerde gözlemlediği sahneleri, dini uygulamaları ve manzaraları resimlerinin ilham kaynağı olarak biriktirdi. Bu seyahatlerde kostümler, malzemeler, eskizler ve doğadan yağlı boya çalışmaları topluyordu. Tüm bu ilhamı heybesine koyup Paris'e götürdü ve orada, oryantalist her şeyden çok uzakta, hayal gücünü kullanarak tuvallerine aktardı.
Aşağıda bir Başıbozuk askerini resmettiği eserini görüyorsunuz. Başıbozuk askerler düzensiz kuvvetlerdi ve belli bir üniformaları yoktu. Gérôme da pek çok Oryantalist ressam gibi Osmanlı İmparatorluğu ziyaretinde bulunmuştu ve bu eser için kullandığı modeli, bu yakın doğu ziyaretinden edindiği kumaşları giydirerek resmetmişti. Askerin üstündeki ipek kumaşın yumuşaklığı ve tüfeğin soğukluğu öyle gerçek ki bana karşımdakinin bir yağlıboya tablo olduğunu unutturuyor.

Doğu'da Günlük Yaşantı: İmgeler ve Kurgular
Oryantalizm akımında Doğu'daki günlük hayatı yansıtan çarşılar, pazar yerleri, camiler, tüccarlar, yılan oynatıcıların tasvir edildiği, otantik ayrıntılarla süslenmiş resimler; çarpıcı renkler ve vurgulu ışıklarla egzotik birer sahne olarak resmediliyordu. Tipik bir oryantalist eserde gördüğümüz bu detaylar, Batı'daki izleyicinin gözünde Doğu'ya dair belli bir imaj çiziyordu: gizemli, farklı, ilginç. Çoğu esere hakim olan altın renk ve sarı ışık ise resimlerdeki çöl atmosferini oluşturan önemli bir unsurdu.

Halı Tüccarı resmi çok güzel bir örnek. Gérôme bu eserle resmen şov yapıyor: Asılı halının üstündeki desenleri, figürlerin giyindikleri rengarenk kumaşları, giysilerin detaylarını, üstlerine düşen gölgeleri, yerde üst üste yığılmış halıların kıvrımlarını nakış gibi işlemiş. Avluya benzer mekana yukarıdan düşen ışık halıları ve pazarlık eden adamların kafalarındaki kavukları yumuşakça aydınlatırken içeriden dışarıyı izleyen figürü gölgede bırakıyor. Nefis bir incelikle resmedilmiş bir resim ve tek kelimeyle kusursuz bir teknik.


Oryantalist resimde köle pazarı sahneleri sıklıkla işlendi; bu sahne Doğu'ya geri kalmışlık, barbarlık atıf ederken Batı üstünlüğü algısını pekiştiriyordu. Gérôme'a ait Köle Pazarı resimleri bu sahnelere örneklerdir.

İlk (üstteki) Köle Pazarı örneğinde Orta Doğu veya Kuzey Afrika'da bir köle pazarında çıplak bir kadın köle, bir adam tarafından satın alınmak üzere dişleri incelenirken kaderine razı bir şekilde ayakta durarak bekliyor... Bu resimle ilgili güzel olan tek şey, sanırım, kaftanların resmedilmesindeki teknik başarı...
Alttaki örnekte ise köleler duvar dibinde, yerde çaresizlik ve yorgunluk içinde alıcılarını beklerken, sahipleri içeride nargilesiyle beraber keyif çatmakta...

Bir diğer egzotik sahne çıplak bir oğlan çocuğunun bir yılan oynatıcısı olarak kendisini izleyen bir grup erkeğe gösteri yaptığı bu resimdir. Jean-Léon Gérôme bu resmin arka planındaki duvarı oluştururken Topkapı Sarayı'nda yer alan Bağdat Köşkü ve Altın Yol'a ait fotoğraflardan faydalanmıştır. Muhteşem bir teknik ancak duvardan yansıyan ışığın oluşturduğu illüzyon, yerdeki taşlar, çocuk ve yılan ne kadar gerçekçi olursa olsun, bu resmin bende yarattığı buz gibi rahatsızlığı silemiyor.

Harem ve Mahrem Alanlar
Oryantalizmin bir diğer fantazisi kurgusal harem - hamam sahneleriydi. Bunlar bir erkek ressamın giremeyeceği alanlardı ama bir şekilde tuvallerindeydiler. Doğu'nun bu mahrem alanları hikayeler ve hayal gücünün birleşimi ile batılı izleyici için "egzotik fantezi"ler haline getirildi. Haremdeki güç ilişkileri ve kadın bedeni bir gösteri olarak sunuldu.

Tekniğe gelirsek... Haremdeki Havuz resmi 74 cm*62 cm boyutlarında çok da büyük olmayan bir resim... Şimdi bu bilgiyle resme tekrar bakın, lütfen. O küçüklükteki çinilerin üzerindeki karmakarışık ve incecik desenlerin ne muhteşem bir kusursuzlukla işlendiğini görebiliyor musunuz? Çinilerin kenarlarındaki yıpranma ve eskimeleri? Yerdeki yansımalarını? Perspektife kusursuz şekilde uygun uzun kilimin desenlerini incelediniz mi? Figürleri söylemiyorum bile. Sehpadaki oymaları ve çeşmenin gerçekliğini de incelediyseniz ne demek istediğimi anlayacaksınız: Bence Jean-Léon Gérôme yağlıboyaya, renk ve ışığa hükmeden, gelmiş geçmiş en iyi ressamlardan biridir... Ya da tam bir delidir. Ya da belki ikisi birden.
Bize Doyum Olmaz...
Osmanlı topraklarına ziyaretler gerçekleştiren, camilerden, saraylardan, hamamlardan, motiflerimizden aldığı ilhamla eskiz defterlerini doldurup, sanatla yeni bir pencere açmaya çalışan Oryantalist ressamlardan biri Jean-Léon Gérôme. Bıraktığı eserler estetik açıdan çok etkileyici tablolar ve aynı zamanda teknik açıdan mükemmeller; ancak eserler incelenirken temsil ettikleri bakış açısıyla da değerlendirilmeli. Çünkü o dönemin "Batı"sının, "Doğu" ile ilgili görüşlerini şekillendiren, Doğu'nun tek tipleştirildiği, gerici, barbar, gelişmemiş ve tembel olduğu yönündeki Oryantalist bakış açısı, kendini merkez kabul eden ülkelerde günümüzde hala kendini göstermeye devam eden bir cehaletin tohumlarını atmıştı. Hala develere bindiğimizi zanneden birinci dünya ülkesi gençliğinin başka bir açıklamasını bulamıyorum zira...
Senem
31 Ağustos 2025, Pazar



Yorumlar